Kasım-Aralık / 2011 | 1220
Bir çemberin içinde
Bir çemberin içinde yürüyoruz ülkece. 23 Ekim tarihli Van depreminin ardından kamuoyunda tutuklu kadınların taciz ve tecavüze uğradıkları iddialarına, devlet ivedilikle el atıyor ve bedensel muayenelerle hiçbir bulguya asla rastlanmadığını ilan ediyor. 32 kişi tarafından tecavüze uğrayan 12 yaşındaki N.Ç.’nin Yargıtay aşamasındaki dava kararında, yaşananların tecavüz olmadığı ve 12 yaşındaki çocuğun pekâlâ bir yetişkin rızası gösterebildiği fi krine varılıyor. Yargılanan erkekler, 12.5 yıllık bir cezai indirimle ödüllendiriliyor. N.Ç.’nin istismarına aracılık eden iki kadın ise, “iffetsiz hayat tarzları”ndan dolayı erkeklerin aldığı cezanın 3 katı hapis cezasına kavuşturuluyor. Anladığımız o ki devlet, kadınların bedensel ve cinsel mahremiyetlerini ve haklarını yok sayarak, kadın bedenini kamulaştırıyor. Yargıtay da, “hizmet”i alanların envanterini tutmaya kendini atıyor.
Bir “çember” derken, aslında tam da taciz ve tecavüz edeni, suçun mağduru ile bir arada barışık yaşamaya ve var olmaya zorlayan bir dar alanı kastediyoruz. Gündelik gelişmeler yüzünden kadın hareketi olarak savruluyoruz; kazanımların hangi gün elimizden alacağına dair karabasanlar görüyoruz ve bu şekilde yoruluyoruz. Kadın hareketinin zor zamanlarda var ettiği argümanlara ve yerleşikleşmeye eklemlensin ve belki de hareketi taçlandırsın diye, taciz ve tecavüz meselesini biz LGBT’ler olarak ele alıyoruz ve elinizde tuttuğunuz dergiyi dolaşıma sokuyoruz.
E-posta bültenimize kayıt olup anlık olarak gelişmelerden haberdar olabilirsiniz!