Temmuz-Ağustos / 2013 | 1252
Kaos GL olarak savaş ortamında gelişen milliyetçi dalganın nefretle harmanlanıp tüm toplumu ablukaya almasına karşı her zaman barışı savunageldik. Sene başında AKP Hükümetinin kamuoyuna duyurduğu “müzakere” ile başlayan süreçte “barış” meselesini önce Uluslararası Feminist Forum’da, ardından 17 Mayıs haftasında sekizincisini düzenlediğimiz Uluslararası Homofobi Karşıtı Buluşma’da tartışmaya açtık.
Kürt halkının demokratik hak ve özgürlük talepleri 30 yıldan bu yana devlet tarafından ‘terör’ ve ‘güvenlik’ meselesi olarak ele alınmış olsa da Kürtler “hak, adalet ve eşitlik” istemekten vazgeçmediler.
Kaos GL, barış meselesini önce Feminist Forum’un ardından Homofobi Karşıtı Buluşma’nın gündemine taşıyarak, eşitlik ve özgürlük yolunda Kürt halkının barış coşkusunu selamladı.
Bu sayının “dosya” konusu ile devam ettiğimiz tartışmalar ile Kürt hareketinin tüm Türkiye için istediği barış ve demokrasiyi sadece Kürtlerden beklemek yerine toplumsal muhalefetle birlikte feministler ve LGBT hareketi olarak nasıl örgütleyebiliriz sorusuna cevap arayışlarını da bir araya getirmek istedik.
Tüm bu barış tartışmalarını LGBT’ler açısından takip ederken “LGBT Toplumuna Yönelik İlan Edilmemiş Savaşa DA Son!” çağrısında bulunduk. Kaos GL olarak, LGBT varoluşları tanımlayan “cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği” realitesinin tanınması için ısrarımızı sürdürürken “LGBT toplumuna yönelik ilan edilmemiş savaşa da son” çağrımızı bu yıl 17 Mayıs Yürüyüşümüze taşıdık.
Heteroseksizmde ortaklaşan tüm yönetimler cinsel yönelimleri ve cinsiyet kimlikleri üzerinden LGBT varoluşları inkâr ve imha politikalarından vazgeçmeyerek ilan edilmemiş savaşı sürdüredursunlar, LGBT toplumu 17 Mayıs’taki “savaşa son” çağrısının ardından Haziran’ın sonunda önce trans onuru için “ekmek, adalet ve özgürlük” çığlığını yükseltti, son olarak da “direniş”ten vazgeçmeyeceğini tüm dünyaya ilan etti.
LGBT toplumu “direniş”ten vazgeçmeyecek çünkü Simten Coşar’ın da bu sayıda altını çizdiği gibi insani yaratıcılığın ana alanı olarak siyasetin özgürleştirici etkisini açığa çıkaran bir uğrak olarak “Gezi Direnişi”nde, yirmi yılı aşkın mücadele sürecinde birlikte dönüşmek, birlikte özgürleşmek için sesini duyurmaya, kapılarını çalmaya çalıştığı kesimlerle aracısız ve doğrudan buluşma hep birlikte tecrübe edildi.
Gezi Parkı’ndan tüm Türkiye’ye yayılan direniş dalgası, birlikte dönüşmenin ve birlikte özgürleşmenin olanaklarını ve heyecanını sadece LGBT toplumu açısından değil aynı zamanda ve asıl olarak “çözüm süreci”nin bir sonraki aşaması açısından da umutlarımızı arttırdı.
Nilgün Yurdalan’ın dikkat çektiği gibi Dersim’de baraja ve savaşa karşı çıkıp anadilde eğitim istemek ne demekse Gezi’de 5 ağacın kesilip kışla yapımının engellenmesi aynı şey. Yaşam alanlarımızı korumak için yan yana direnirken özgürlük, demokrasi ve barışa da yol alıyoruz.
Gezi Direnişi sürecinde herkes isyanının başka isyanlarla buluşunca ne kadar ses getirebileceğini gördü. Saldırıların nedeni hep birlikte olmanın daha iyi bir dünya için verdiği morale engel olmak!
İşte tam da bu noktadan hareketle Eylül-Ekim sayımızda “direnişe devam” diyeceğiz! Direnişe devam edenlerden, birlikte dönüşmek ve birlikte özgürleşmek isteyen herkesten her türlü katkıyı bekliyoruz tabi ki…
E-posta bültenimize kayıt olup anlık olarak gelişmelerden haberdar olabilirsiniz!