Temmuz-Ağustos / 2008 | 866
tanrı böyle sevemiyorsa...
Ona...
"kan ve susuşla dinlenen ten kabullenir" bejan matur
SAHNE: Bir oda. BİRİNCİ VE SON PERDE: Veda ZAMAN: Geçmiş ve şimdi. DEKOR: Eskimiş bir koltuk. Kırmızı.
1. Oyuncu ve 2. Oyuncu ayakta karşılıklı dururlar. 2. Oyuncu, 1. Oyuncunun
yüzüne bakarken o, Seyirciyi izlemektedir.
(2. Oyuncu elini uzatır.)
1. Oyuncu: Dokunma! Bana dokunursan taş olursun. O zaman ben yine yalnız olurum.
2. Oyuncu: Gülüşüme atla. Sıkı tutun. Acına aldırma. Atla.
1. Oyuncu: Sana tutunamam ki. Katiller bile geride el izi bırakır, ne acı... (Koltuğa çöker) Günahların hatırlanmadığı biryer olmalıydı bizim için... Biryer... Bir çöl... (Seyirciye) Bütün ağumu kusmak, lanetlerle önünü tıkamak istiyorum önce. Susuyorum. Dudaklarımdan tek bir sözcük çıkmaması için etlerimi sıkıyorum.
(Sessizlik)
1. Oyuncu: (2. Oyuncuya mırıltıyla) Gitme... (Doğrulur, 2. Oyuncunun yüzüne, gözlerine bakar) Tanrı seçti bizi, kendi yalnızlığını duyurmak için, aşkı verdi. O anda anladım ve "hah" dedim, "işte içinden sevgimi akıtabileceğim çatlak bu." Sevda bir ateş buldu sende, eğilip öptü seni. Artık kimse denizi bilmiyor. (Kollarından tutup sarsar) Anlamıyor musun? Seni seviyorum! Bir zamanlar çocuk olduğun ve bir gün ceset olacağın için seviyorum seni. Yalnızca boynunun düzgün çizgilerini değil koltuk altının terini de seviyorum. Tanrı böyle sevemiyorsa ben seviyorum.
(2. Oyuncu kurtulmaya çalışır ama 1. Oyuncu bırakmaz onu.)
1. Oyuncu: Gideceksin ve başka tenlere açacaksın o bedeni. Benim her satırını, köşesini, ucunu, uçurumunu, kuyusunu bildiğim, haritasını çizip sana verdiğim o bedeni başkalarında deneyeceksin. Elleyecekler, dokunmadan elleyecekler. Bunu anlamayacaksın ilk. Açlığını doyurmak önemli olacak ilk. Ve sonra... (Sesi düşer) yolunu kaybedeceksin. (Bedeni hafifler) Hızlı öpüşlerle lekelenirken, (kolları düşer iki yana) uzun kalır usul öpüşlerin anıları. (Kendi kendine mırıltıyla) Bilmiyorsun. (2. Oyuncu, kapıya yürür. Sahneden tam çıkacakken durur ve döner.)
2. Oyuncu: (1. Oyuncuya) Ayrılmak daha iyi. Acı çekeceksin. Acı çekmeni istemiyorum. Bir ayrılığın, sahte bir vaatten ve yalanlardan daha az zararı olur sana.
1. Oyuncu: (Seyirciye) Kapıya dayanmış ayakta duruyordum ve öyle solgundum ki korktu. (2. Oyuncuya) "Elveda, (Seyirciye) diye mırıldandım ölü bir sesle, (2. Oyuncuya) elveda. Var oluşumu dolduruyordun ve senden başka yapacak hiçbir şeyim yoktu. Ne olacağım? Nereye gideceğim? Geceyi ve geceden sonra günü ve yarını ve yarından sonrayı nasıl bekleyeceğim, ya haftaları nasıl geçireceğim? (Seyirciye) Gözyaşlarımın arasından bulanık, hareket eden bir odadan başka bir şey görmüyordum ve bir şeyler yapmaları için parmaklarıma güveniyordum. (Yığıldığı yerden doğrulur ve 2. Oyuncunun üstüne atlar. Boğuşma. Elleri Onun boynunda.
Kıvranan, sıkışan beden. Bir süre sonra hareketsiz kalırlar.)
1. Oyuncu: Boynun... Çocuk boynun, pürüzsüz ten. Öpmekten usanmadığım. Ellerimin arasında kıvrılan, sıkılan, kurtulmaya çalışan şimdi. Dün gece öptüğüm boynun, parmaklarımın arasında ne güzel duruyor. (Öper o boynu. Öper, öper... Yüzünü sonra, sonra yeniden boynunu. Yüzünü elleri arasında tutup bakar Ona) Ben seni bulduğumda içimde bir bıçakla bekliyordum. Ağzımda bir gelincikle acımı gösterdim sana. (Kolları arasına alır Onu, sarar) Sonra gideceğini söyledin, inanmadım sana. (Seyirciye) Oysa ben daha doğmadan biliyordum: Acılı bir ruhta oyalanan bir gövde bu. Saf ve çocukça bir düşün yatağında. (2. Oyuncuyu daha sıkı sarar, başını, boynunu, ellerini öper acıyla... Sonra birden fark eder cansız bedeni...) (Çığlık!)
(Öpmeye başlar, yiyecek gibi öper Onu. Sarar, daha sıkı, içine almak ister gibi sımsıkı sarar Onu.)
1. Oyuncu: (Birden... Seyirciye) Öldü. Ne yapacağım şimdi ben? Nasıl taşıyacağım kendimi? Daha, daha, daha çok zalimleşerek mi? (2. Oyuncuya...) Hayır, hayır, bu mümkün değil.
Gidemezsin. Kalk, kalk...
(2. Oyuncuyu sarsmaya başlar; Onun yüzüne vurur, cansız bedene vurur, doğrultmaya çalışır, cansız elleri kendi yüzüne götürür, iki yana düşerler, bir kez daha dener, iki yana düşerler)
1. Oyuncu: (Kabullenir. Daha sakin, Seyirciye) Öldü, öldü. Sevmek ölmektir. Sevinç içinde uyuyor. Beni kim sevecek şimdi, kim öldürecek? Kim? Kim? Kim?...
PERDE DÜŞER.
***
Ve gelecek sayı... Türkiyenin en "ahlaksız" dergisi Kaos GL, genel ahlak çemberine alınmaya çalıştığımız şu günlerin acısını çıkarmak için ateşli bir "Ahlak" dosyasıyla çıkacak karşınıza.
Elbette sizden gelecek katkılarla...
***
Önce 29 Haziranda İstanbulda Onur Yürüyüşünde, sonra, gelecek sayımızda görüşmek
ümidiyle...
*bejan matur, edip cansever, gülten akın, hazal suna, jean cocteau, jean genet, lale müldür, ronald duncanın sözcüklerinin yardımıyla...
You can subscribe to our e-mail newsletter and be informed instantly!