Temmuz-Ağustos / 2000 | 1164
Bu yaz her zamankinden daha sıcak ve rutubetli geçiyor. Sıcakların hepimizi nasıl da bunalttığını atlanamayacak haber sıkıntısının bolca çekildiği bu ülkede her gazetenin her sayfasında görünce(!) bizim de bilgisayar başına oturmamız gecikti. Ne de olsa rutubet bu! İnsanı uyuşturuyor, parmağını kaldırmak body salonlarında güzellik uğuruna ağırlıkların altında soluksuz ezilmeye benziyor. İnsan E-5teki katliam haberlerine, hapishanelerdeki zulüm haberlerine, Hortumlarıyla nam salan ama aslında Ahmet Vardara göre "yiğit bir vatan evladı" olan Süleyman Ulusoyun sorgulamalarına, F tipi tartışmalarına, uzcinsel mi hötöröf mü çarpışmalarına ancak "Türkiyenin yeni girdiği sıcak hava dalgası" üzerine yapılan rutubetli haberler arasında rastlayabiliyor. Romadaki pride yürüyüşünün şenlikli havası ve papanın düşen gölgesi bile yeterince serinletmiyor sıcak hava dalgasına kapılmış şu zaif bedenlerimizi(!). Hal böyle olunca da dergi, kitapçı raflarındaki haşmetli yerini biraz geç alıyor tabiatiylen. Halbuki alıştığımızı sanıyorduk Türkiyenin bu bitmek bilmez "cehhenemi mevsimine", katliamlarına, onurların alaşağı edilmesine. Demek hâlâ umut var. Rutubetin uyuşturamadığı, bu cangılın ortasında sözümüzü söylemeye bizi iten, tepki verebilen yerlerimiz de var. Bir Yeni Rakı şişesinin içine kısa notumuzu yazdığımız kağıdı koyup, şişeyi denize atabiliriz: Hâlâ yaşıyoruz...
***
Dergimizin bu sayısında sıcak havalara ilişkin okuyacağınız yukardaki girişten daha başka şey yok, ama görülmek istenmeyenlere değinmeler, yakıcı dokundurmalar, teorik kenar çıkmalar, düşler ve eşcinsel aşk var.
Eşcinselliğe pornografi muamelesi yapanların dergimizi okuma olasılıklarını poşetle engellemeye çalıştıkları çok sevdikleri çocukların bazılarının kısa hikayeleri var ilk sayfalarda. Ufuk Kuzeyin sanırız sıcak hava haberleri arasında seyrettiği ve hepimizin kanını donduran E-5 seri cinayetleri hakkındaki yazısı var.
Viyadükten aşağı atlarken gözlerini kendi kapatmak zorunda kalan Naimenin hikayesi var. "Erkekler Ağlamaz" filmiyle birlikte yaşananların beyaz perdedeki izdüşümü üzerine bir değinme var.
Ayrıca bu sayıda ilk bölümünü geçen sayıda yayınladığımız Sinan Düzyürekin ehhemiyet arz ettiğine inandığımız makalesinin ikinci bölümü var.
Tüm bu cehennemi mevsimin dokunuşlarının yanısıra, içimizi ışıtan, "yeni patikalar açma çabaları" da var elbette. Murat Yalçınkayanın patikaların izini sürdüğü yazısı, Kaos GL dergisinin ekim ayından itibaren kazanacağı yeni çehresi hakkında sizi bilgilendirecek.
Ayrıca Lambda İstanbuldaki arkadaşlarımızın eşcinsellere yönelik ayrımcılığa karşı İnsan Hakları Derneğinde yaptıkları basın açıklamasının haberi var.
Bir diğer heyecan verici gelişme de bir grup lezbiyen-feminist kadının "ÖTE"-ki Ben adını taşıyacak aylık bir dergi projesini anlatan ve çağrıda bulunan yazısı.
Tüm bunların dışında her zamanki gibi sizlerden gelen öyküler, şiirler, resimler ve mektuplar da derginin sayfalarında okuyucularını bekliyor.
Geç oldu, güç olmadı galiba(!)
***
Bu sıcaklarda hepimizin ihtiyaç duyduğu serinliğe bu yazılar da bir nefes verir umarız.
Ama derginin de havaya ihtiyacı var. Kitapçılarda zarfının içinde duran dergilerin halini düşünürek, onları arada bir havalandırın deriz aldıktan sonra. Parka götürün, bankın üstüne koyun, bara götürün müzik dinlesin, sokakta elinizde dolaştırın insan yüzü görsün(!)
Hepimizin havaya ihtiyacı var. Poşetler bir gün yırtılır nasıl olsa.
Gelecek sayımızda buluşmak üzere...
Çok sıcak buralar çok......
m.y.
You can subscribe to our e-mail newsletter and be informed instantly!